RUN OZI RUN
E.E. Cummings der ki;” Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!.. Anlamlı ve coşkulu bir yaşam için Savaşçı kitabında böyle bir savaştan söz ediyoruz.”
Savaşçı kitabını okumaya başladığımda zihnime kazınan, sanırım ilk an analdım bu kitap da kendimi bulacağımı…
“Savaşçı” kelimesinin etimolojik olarak Farsça kökeni; Cengâver yani cenk-aver anlamına gelmektedir.
Sana ne hissettiriyor derseniz? Mücadeleci ruh derim, kendi hür iradesi olan, bunun için mücadele edecek gücü özünde bulan kişi derim.
Kimilerine göre kafamın dikine giden, ikna olmayan, muhalefet olan, “10 kişi aynı fikirdeyiz bizimki yanlış, seninki mi doğru” cümlelerine maruz kalan, biri olarak kendimi buldum. Keşke 20 yaşımda okuma fırsatım olsaydı bu kitabı, sezgilerim, reflekslerimin beni ittiği şeyleri, tereddütsüz uygulardım.
Buraya en büyük mücadelelerim den iki fotoğraf ekleyeceğim, biri profesyonel tarafım ile ilgili bir kare, gerçekleşeceğine yüzde 10 bile ihtimal vermediğin bir şey için yanına aldığın tutkun ve heyecanın ile tüm eforunu sarfetmen, sonucu karede:))
Ve ikincisi; koşuya başladığımda ve kendime ikinci hedef koyduğum yarışa sabah 5 de uyanıp hafta sonu demeden antrenmanlarımı yaptım. İş ve özel hayatımdan vakit çalmamaya çalışma çabası içerisinde olduğum bu süreç de yarışıma 3-4 gün kala, hayatımın dengesini bozacak bir anı ile yüz yüze geldiğim anda, benim yapmam gereken, şu an ihtiyacım olan hayata devam etmek ama acaba metalim buna izin verecek mi diye düşündüm…
Eğer orada bırakırsam, işte o zaman düşecektim!
Ayvat Bendi’ne gidip bir deneme yaptım, benzer bir parkur ve daha önce sürelerim olan bir parkur, sabah emir olmasa gidebilir miydim bilmiyorum ama gittim sadece saate bastım ve koşmaya başladım, nabız pace hiçbir şey düşünmeden,
Koşarken canım daha çok acıyordu, canımın acısı sen şu an ne yapıyorsun diyordu bana…
Toprak zemin ayağım tökezledi, o anda içimdeki her şey çıktı sanki, önce çığlık attım sonra hıçkırarak ağlarken koşmaya devam ettim ….
Evet tökezlemiştim hem fiziksel hem ruhsal hem zihinsel hem tinsel olarak hepsi ile tökezleyip dengemi kaybetmiştim… Ağlıyorken koşabilmek mi, koşarken ağlayabiliyor olmak mı bana iyi geliyordu bilmiyorum ama o an acımı yaşarken var olmayı hissettim.
O andan önce acı varken ben yoktum sanki, acılar varoluşumu sorgulatıyordu…
Ama ben artık acı çeken bir insandım ve vardım buradaydım, andaydım…
Parkurun bitişi yokuş aşağı, kendimi öyle bir bıraktım ki sanki uçuyordum ve deriden öyle bir çığlık attım ki, 1 km uzaklıktaki arkadaşım emir çığlığımı duymuş… Parkur bitti, saate baktım 4,22 saniye daha iyi bir süre yapmıştım önceki denememden,
Kendime gülümsedim ve Run Ozi Run dedim.
Var olduğunu hissettiğin şeyi yapmaya devam ediyoruz kızım dedim…
Yarışım planladığımdan kötü, ama benim için Bursa’ya gelen arkadaşlarıma kürsüden selam vererek bitirdim.
Arkadaşlar, dostlar en büyük şans 🍀
İyi ki varlar hep olsunlar…